SORU ÇÖZÜMLERİ KONU ANLATIMLARI dinle

Podcast dinle hukuk dil motivasyon

reklam

reklam

10 Temmuz 2017 Pazartesi

ÜNİTE 1 İŞ HUKUKUNUN HUKUK SİSTEMİ İÇİNDEKİ YERİ

ÜNİTE 1
İŞ HUKUKUNUN HUKUK SİSTEMİ İÇİNDEKİ YERİ


İş hukuku, bir işverene bağlı olarak ve bir iş sözleşmesine dayanarak çalışanların hukuku olarak tanımlanmaktadır. Çalışanlar bağımlı
çalışanlar ve bağımsız çalışanlar olarak ikiye ayrılırlar. Fakat iş hukukunun tanımında, başkasına bağımlı olarak ve başkasının
organizasyonunda yapılan bir çalışma yer almaktadır.
Bağımlı çalışanlar ise işçiler ve memurlar olarak ikiye ayrılırlar. Ancak tüm bağımlı çalışanlar, bu hukuk dalının kapsamına girmeyip bir iş
sözleşmesi ile çalışan işçiler bu kapsamda yer almaktadır. Bağımlı çalışmalarına rağmen bir kamu kurumunca genel idare esaslarına göre
yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini yerine getirmek üzere atama işlemi ile işe alınan ve çalışma koşulları önceden tek taraflı olarak
belirlenmiş kamu hukuku statüsüne göre çalıştırılan memurlar, kural olarak iş hukukunun kapsamına giremezler. Bunların hukuki statüleri
idare hukuku esaslarına göre belirlenmektedir. Yalnız 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle kamu çalışanlarına sendika kurma ve
toplu görüşme hakkı sağlandığında memurlar bu konular itibarıyla iş hukukuyla ilişkilendirilmektedir.
Bir çalışmanın iş hukuku kapsamında sayılabilmesini anlamak için çalışanla çalıştıran arasındaki ilişkinin bir iş sözleşmesine dayanıp
dayanmadığına bakmak gerekmektedir. Taraflar arasında böyle bir sözleşmesel ilişki varsa; çalışana işçi, çalıştırana işveren, çalışmanın
yapıldığı yere ve eklentilerine de iş yeri denilmektedir. Bu çalışmanın bedenî ve fikrî olması, sayısının az veya çok olması, özel veya kamu
kesiminde yapılması, sonuçta bir değişiklik yaratmayacak ve bu ilişki iş hukuku kapsamında bir ilişki olarak kabul edilecektir. İş
sözleşmesinin taraflarından olan işverenin yalnızca iş hukukuna tabi olarak faaliyette bulunduğunu kabul etmek doğru değildir. Zira
işveren, aynı zamanda bir sanayici veya tacir de olabilmektedir. Böylece işverenler, faaliyetlerinin bir kısmı itibarıyla iş hukukunun
kapsamına girerken diğer taraftan ticaret hukukunun kapsamına girerler. İşçiler ise bütün mesleki faaliyetleri bakımından iş hukuku
kapsamındadır.
İş hukuku; işveren için değil, tam tersine işçinin özel ihtiyaçlarına dayanarak ve onları ekonomik bakımdan daha güçlü olan işverenlere
karşı korumak için doğmuş bir hukuk dalıdır. Şu hâlde iş hukukunda işçi tamamen ön sırada yer almış ve iş hukuku, işçilerin özel hukuku
biçiminde de nitelenen bir hukuk dalı hâline gelmiştir.
İş hukuku, işçinin işçi olma durumunun taşıdığı özelliklerle ilgili olarak işçinin bütün hukuki ilişkilerini içine alır. Bu itibarla iş hukuku;
işçinin iş sözleşmesinde yer alan ve işverenle olan ilişkileri yanında, aynı işletme ve teşebbüse ait olmaktan çıkan diğer işçilerle ve devletle
olan hukuki ilişkilerini de kapsar. Devletin bu anlamda çalışma yaşamına müdahale ettiğini görmekteyiz. Devlet üçüncü bir unsur olarak iş
ilişkisinde yerini almakta ve devletin varlığı bu ilişkide kaçınılmaz hâle gelmektedir.
Bu açıklamalardan çıkan sonuca göre iş hukuku; işçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen ve bunları inceleyen bir hukuk
dalıdır.
İşin temel niteliklerini özetle şöyle sıralamak mümkündür:
 İş, rızai ve gönüllü bir durum olduğu kadar aynı zamanda insan tabiatının bir özelliğidir. Keza, maddi ve manevi bir gayreti
gerektirdiği için de zahmetli bir faaliyettir.
 İş; zihnî, bedenî veya hem zihnî hem de bedenî bir gayreti gerektirmektedir.
 İşin en önemli özelliklerinden birisi de başkası tarafından teşkilatlandırılan bir düzen içinde yürütülmesidir. Bu nitelik işe ve işçiye
bağımlılık karakteri kazandırmaktadır. Bu da çalıştırana göre daha zayıf durumda bulunan işçinin korunması fikrinin doğumuna
sebep olmuş ve iş hukuku "işçinin himayesi hukuku" olarak benimsenmiştir.

İŞ HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ
Batı Avrupa’da
Batı Avrupa ülkelerinde 18. yüzyıldan itibaren gelişme kaydetmiştir. İş hukuku, ilerleyen teknoloji doğrultusunda Batı Avrupa ülkelerinde
18.yüzyıldan itibaren gelişme kaydetmiştir.Sanayi devrimi ile batı toplumunun sosyal, ekonomik ve hukuki yapılarında köklü değişmeler
meydana gelmiştir.Bu dönemde kadın ve çocukların sağlık ve güvenlik koşullarından yoksun olarak çalıştırılmaları yaygın bir uygulama
alanı bulmuştur. Yine bu dönemde tüm işçiler için günlük çalışma süreleri oldukça uzun tutulmuş, sanayi devriminin yarattığı olumsuz
çalışma koşullarında meydana gelen iş kazaları nedeniyle ölen veya sakatlanan kişi sayısında önemli artışlar olmuş, o güne kadar
görülmeyen meslek hastalıkları artık görülmeye başlanmıştır.
19. yüzyılda devlet; çalışma hayatına müdahale etmiş, konuyla ilgili kanuni düzenlemeler yapmış ve ayrıca çalışan kesimler, kendi
aralarında örgütlenmeye başlamışlardır.Çalışma barışının daha sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesi için devlet, çalışma hayatına müdahale
etmiş ve bunun sonucu olarak taraflardan zayıf konumda olan işçileri koruyucu ve hakkaniyet kurallarına aykırı davrananları cezalandırıcı
nitelikte kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Çalışanların ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini koruyucu nitelikte kurallar konulmuş ve
iş hukukunun ilk tohumları atılmaya başlanmıştır.
Sürekli gelişim ve değişim karakterine sahip iş hukuku; zaman içerisinde çalışma hayatıyla ilgili yapılan düzenlemeler ile işçilerin
kimliklerini güçlendirici bir yönde ilerlemiş, daha şahsiyetli bir menfaat mücadelesinin zeminlerini oluşturmuştur. Bu oluşuma devlet de
müdahil olmuş, kuralların sağlıklı uygulanmasının takipçiliğini üstlenmiştir. Sendikal yasakların azaltılması, grev lokavt alanlarının
genişletilmesi önündeki engellerin önemli ölçüde aşılması, toplu pazarlık sisteminin yaygınlaştırılması sağlanmaya çalışılmıştır.
Türkiye’de
 Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasından sonra gelişen “Ahilik” teşkilatı sayesinde çalışma hayatıyla ilgili kurallar belirlenmeye
çalışılmış ve bilahare Tanzimat döneminde ise sözlü kuralların yerini yazılı hukuk kuralları almaya başlamıştır.
 1877 yılında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında toplanan heyet tarafından hazırlanan “Mecelle‐i Ahkâm‐ı Adliye”, iş hukukuyla ilgili ilk
yazılı kurallarının toplandığı bir metindir. Mecellede işçi istihdamı “İcare‐i Âdem” başlığı altında düzenlenmiştir. İnsan çalışması; kira
sözleşmesi içinde değerlendirilmiş ve işçi,nefsini kiraya veren kimse olarak tanımlanmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder